36. Yıl Ders Notları – Cilt 1
€10.00Bu çalışma, PKK öncü kadrolarından Duran Kalkan’ın 2013-2014 yılları arasında Kürdistan dağlarında vermiş olduğu ders kayıtlarından derlenmiştir…
Bu çalışma, PKK öncü kadrolarından Duran Kalkan’ın 2013-2014 yılları arasında Kürdistan dağlarında vermiş olduğu ders kayıtlarından derlenmiştir…
Bu çalışma, PKK öncü kadrolarından Duran Kalkan’ın 2013-2014 yılları arasında Kürdistan dağlarında vermiş olduğu ders kayıtlarından derlenmiştir…
APOCU FEDAİ KEMAL PİR
Mahkeme Tutanakları
Mektubu
Tanıyanların Anlatımları
Değerlendirmeler
Tüm Özgürlük Çiçekleri’ne,
Ömürleri zindan kapılarında geçen
babam Mustafa Yıldırım ile annelerim her iki
Fatma Yıldırım’a,
Hep desteklerini gördüğüm kardeşlerime,
Özgürlük mücadelesinde canlarını veren ve hala
mücadele etmekte olan tüm güzel insalara…
“Çok şey söylendi
çirkinliğe, güzelliğe dair.
Çok şey söylendi
ihanete, direnişe dair.
Bilge filozofun dediği gibi
‘Kadının yazısız tarihi yazılmadı,
özgürlük tarihi ise yazılmayı bekliyor.”
“Tarihi kanı ile yazanlar
henüz son sözlerini söylemediler
‘KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR…”
“Bakara Suresi 251. ayet der ki; “Davud Calut’u öldürdü, Allah da ona mülk ve hikmet verdi, ona dilediğinden öğretti…”
Ayete göre; Ahit Sandığı, Talut’un hükümranlığının simgesi olduğu gibi, hadislerde bildirildiğine göre Mehdi’nin yeryü-zünde kuracağı hükümranlığın da simgesi olacaktır. Yanında sandığın bulunmasıyla hükümranlığı açıkça anlaşılan Hz. Talut, Calut’un ordusu ile savaşmış ve bu savaş esnasında kutsal emanetlerin bulunduğu sandık, zalim hükümdar Calut’un eline geçmiştir. Ancak Talut, her kim ki Calut’u öldürüp Ahit Sandığı’nı geri alırsa hükümdarlığını ona bırakacağını söyler. Talut ile Calut’un ordularının karşılaştığı savaş alanında bu kez savaşacak olan, silahşörlüğüyle nam salmış Calut’un kendisi ve çelimsiz çoban Hz. Davut’tur. Kuşkusuz ‘O’, hiç kimsenin asla kendinden daha üstün bir düşman ile karşılaşmayacağının evrensel yasasını biliyordu. “Her mücadele, görünenin ötesinde daima eşittir!” Hz. Davud elinde bir sapan ile değil, ancak yüreğinde kurduğu kral olma düşü ile Calut’u öldürmüştü.
“Düşüşte düşmanlık olmaz. Düşmanlık, sen yükselişe geç-tiğinde vardır.” Düşman, sen yükselişteyken karşına çıkar ve korktuğu oranda da zalimleşir. Özgürlük derecen ve iraden ne denli yüksekse onun hareketi de o denli sinsice olur.
İşte, Diyarbakır zindan direnişi tam da böylesi bir çıkışın, yükselişin menkıbesi olduğu için karşıdaki düşman bu muhte-şem çıkışı karşılayacak biçimde kendisini acımasızlıkta sınır tanımayacak şekilde dizayn etmiş ve mazlum bir halkın evlatla-rına karşı korkunç bir insanlık suçu işlemiştir.
Bundan dolayı; Diyarbakır 5 No’lu Zindanı’nda TC’nin uy-guladığı şiddet oranında, tutsak edilmiş Kürdistan devrimcileri direnişi yükseltmiş ve uygulanan şiddet, direniş duvarlarına çarparak parçalanmıştır. Diyarbakır zindan direnişi bir kez daha göstermiştir ki; hangi üstün donanıma sahip olursa olsun, hiçbir düşman senden daha üstün ve senden daha güçlü değildir. Tıpkı Hz. Davud’un, Calud’u alnının ortasından sapanıyla attığı tek bir taşla vurması gibi… Ölmenin dahi yasaklandığı Diyarbakır 5 No’lu Zindanı’nda; zalimler, kendilerine karşı ellerinde diren-mekten ve düşlerinden başka hiçbir silahları olmayan mazlum Kürt evlatları karşısında hezimete uğramışlardır… Nihayetinde; “zafer zahiri gücü elinde bulunduranın değil, yüreğinde ‘düş’ün gücünü taşıyanındı.”
‘Düş’ gerçekti, gerçek olan ‘düş’ idi ve güneşe yüzünü dönenlerin ‘düş’ü bir gün mutlaka gerçekleşecekti…
İşte bu kitap; Kürdistan’ın özgürlüğü için yola çıkmış, ömürlerinin baharındaki gencecik Kürt evlatlarının bu yolda ağır bedeller ödediği Diyarbakır 5 No’lu Zindanı’nda yaşanan vah-şeti, birinci ağızdan anlatan belgesel bir anlatıdır…
Bu mezalimin yaşandığı yıllarda Amed bağrından yükselen yüzlerce evladının çığlıklarını sağır olup duymamış, kör olup görmemişti. Zindanın dışı aya, içi güneşe dönmüştü yüzünü. Diyarbakır 5 No’lu Zindanı’nda yaşanan, yaşatılan vahşetin şiddeti, duyduğum uzak yakın bütün zamanlarda yüreğimde derin bir boşluk duygusu bırakmıştır.
Bir Kürt kadını olarak Diyarbakır zindan direnişçileri benim koruyabildiğim namusum, onurum ve haysiyetimdir… Kürt özgürlük mücadelesinin kat ettiği yol adına onlara minnettarım.
Bir çifte firarın hikayesi
Devrim ve özgürlük yolunda yürüyen
Bu uğurda can veren tüm yoldaşlar şahsında,
İkinci kurtuluşu karşılayan Şehit Alîşer Konya,
Şehit Çekdar Amed, Şehit Azad Farqîn ve
Şehit Azad Sîser yoldaşlara atfen…
Özgür ülkemiz sizin düşleriniz üzerinden
yükseliyor!…
Bu kitap, kendisi de bir gerilla olan yazarın Botan sahasında 2017-2018 yılları arasında yaşadığı, tanık olduğu bazı olay ve süreçlerin anlatımından ibarettir.
Kitapta geçen kişiler, adlar, diyaloglar, olaylar, tarihler ve yerler hayal ürünü değildir.
Kitap gerçeklere, sadece gerçeklere ve bunların ardındaki hakikate dayanmaktadır.
Açık ki başarılı bir zihniyet aydınlanması tarihin özlü genel kavrayışı kadar, çağdaş bilim ve felsefenin ufkunu yakalamayı da ön koşul sayar. Batı bilim ve felsefesini özümsemeden, tarihle buluşturup sentez oluşturma imkânı yoktur. Bu iş öyle İslamcılıkla, Budacılıkla yürüyecek bir iş değildir. Savunmamda taslak niteliğinde de olsa Batı zihniyeti ile körce olmayan bir çatışma vardır. Çok özlü ve dürüst ulaşmaya çalışıyorum. Benim için Batı zihniyeti ile tatmin olmak mümkün görünmemektedir. Çok büyük moral zaafları var. Ama olağanüstü bilimsel bilgi derinliği var. En kıskandığım taraf bunu başarma yetenekleridir. Bu yüzden saygı duyuyorum. Bununla birlikte çok büyük bir hastalığın veya noksanlığın bu alandan kaynaklandığına eminim. Moral, etik olarak çağdaş bir rahip olmaktan öte bir değerleri olmadığı kanısındayım. Bu zaaflarını giderebileceklerini sanmıyorum. Doğayı ve toplumu adeta yercesine bu kadar amansız yaklaşmak ürküntü veriyor. Bilmek kadar bir etik değeri de yaratmalıydılar. Sistemi etiksiz bırakmak nasıl vicdanlarına, aydın zihinlerine sığdı? Kim, ne onları etkisiz kıldı? Belki de çoktan iktidar onları satın almıştır. Bilim sınıfı, işçilerden daha kötü patronajdır, bağımlıdır. Umutsuzluğumun nedeni budur. Hâlbuki Rönesans’ta ne yaman direnişçiydiler! Giordano Bruno’yu ne kadar güncelleştirebiliriz? Yine Sokrates’i seslendirebilir miyiz? Hiç kimse bu büyük zihniyetlerin yitik olduğunu iddia edemez. Etmemesi ve yaşatılması gerekir. Mevlana, Hallac-ı Mansur, Mani, Sühreverdi gibilerinin de canlandırılması gerekir. Peygamberce olanın ruhunu, özünü de çağdaşlaştırmak gerekir. Onların bir anlamda ölmediklerini bilerek ve gerçek temsillerini yaparak yaşamak gerekir. Bu halkalar gerekli güncel zihniyete bizi yakınlaştırabilir. Çağımızın soy değerlerini ayırt edebilirim. Fakat kötü yenilenleri canlandırmak pek yaratıcı etki bırakmayacaktır.
20 Ocak 2018, Kürt ve Kürdistan tarihi açısından yeni bir trajik sayfanın açıldığı gündür. O gün, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türk devletinin çeşitli kirli pazarlıklar sonucunda, 29 Ocak 2014 tarihinde özerkliğini ilan eden Efrîn Kantonuna saldırdığı tarihtir. Bu işgal harekatı, her şeyden önce gayri meşruydu; uluslararası hukukun pervasızca çiğnendiği ve vicdanları isyan ettirecek derecede adaletsiz bir karaktere sahipti.
SUNUM
Çağdaş Kürdistan’ın direniş ve diriliş romanının yazılması için Şilan Baki Edebiyat Okulumuz tarafından beş yıl önce planlı bir çalışma başlatılmıştı. Beş yıl boyunca kolektif olarak yoğun bir çalışma yürütüldü. Şimdi bu çalışmanın sonuna geldik ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Başta yazarı olmak üzere, söz konusu çalışmaya emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Herkes için yararlı olacağı umut ve inancıyla okuyucuya sunuyoruz.
Şehit Şilan Baki Edebiyat Okulu
Çağdaş Kürdistan’ın direniş ve diriliş romanının yazılması için Edebiyat Okulumuz tarafından beş yıl önce planlı bir çalışma başlatılmıştı. Beş yıl boyunca kolektif olarak yoğun bir çalışma yürütüldü. Şimdi bu çalışmanın sonuna geldik ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Şimdiye kadar üç cilt halinde “Amara” ismiyle birinci kitabı ve tek cilt halinde “Umut Işığı” ismiyle ikinci kitabı sunduk. Şimdi de üç cilt halinde “Özgürlüğe Doğuş” ismiyle üçüncü kitabı sunuyoruz.
Çağdaş Kürdistan’ın direniş ve diriliş romanının yazılması için Edebiyat Okulumuz tarafından beş yıl önce planlı bir çalışma başlatılmıştı. Beş yıl boyunca kolektif olarak yoğun bir çalışma yürütüldü. Şimdi bu çalışmanın sonuna geldik ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Şimdiye kadar üç cilt halinde “Amara” ismiyle birinci kitabı ve tek cilt halinde “Umut Işığı” ismiyle ikinci kitabı sunduk. Şimdi de üç cilt halinde “Özgürlüğe Doğuş” ismiyle üçüncü kitabı sunuyoruz.
Çağdaş Kürdistan’ın direniş ve diriliş romanının yazılması için Edebiyat Okulumuz tarafından beş yıl önce planlı bir çalışma başlatılmıştı. Beş yıl boyunca kolektif olarak yoğun bir çalışma yürütüldü. Şimdi bu çalışmanın sonuna geldik ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Şimdiye kadar üç cilt halinde “Amara” ismiyle birinci kitabı ve tek cilt halinde “Umut Işığı” ismiyle ikinci kitabı sunduk. Şimdi de üç cilt halinde “Özgürlüğe Doğuş” ismiyle üçüncü kitabı sunuyoruz.