Amed’i çevreleyen dağlara yılın ilk karı düşmüş, dondurucu soğuklar ova ve şehri etkisine almıştı. Gün boyu etkili olan sisli ve bulutlu hava, akşam karanlığı çökmeden ayaza kesen sert rüzgara yerini bırakmıştı. Gece yarısına dek okuduğu kitabı başucuna bırakmış, uyumaya çalışıyordu. Üzerine attığı ince yorgan boyuna göre kısa geliyor, ısıtmıyordu. Pencere aralıklarından, kapı altlarından, görünmez çatlaklardan rüzgar içeriye doluyordu. Bacaklarını karnına
çekiyor, uyumaya çalışıyor ama soğuk ve rüzgarın uluyan sesi uyutmuyordu.
Dönüp durdu yatağında. Çocukluğunun kışlarına kaydı düşünceleri. Kötü yapılmış yoksul evlerine yapışan kederli soğuk günler geldi gözlerinin önüne. Dağ eteklerindeki bir köyde geçen çocukluğunun yaman kışlarını düşündü. Kar oyunlarını ne çok severdi. Kısalmış eski giysileriyle çocukların yanına koşar, soğuk ve üşüme nedir bilmeden kartopu oynar, kardan adam yapar, naylon leğen içine girer ve çocuklar kızağını iterdi. En çok üşüyen yeri, çorapsız ıslak ayaklarıydı. Uyuştuğu zaman “sobaya yaklaşma” derdi anası. Yavaş yavaş ısınır, kanı çözülürdü sıcakta. Sonraları bunun yarı donmak olduğunu öğrendi. Büyüdükçe başka şeyler de eklendi öğrendiklerine. Kendine göre güzellikleri olsa da damı akan evler, ayakkabısı delik çocuklar, ocağı yanmayan analar, yakacak bir şeyi bulunmayan ve soğuktan donan insanlar demekti kış. Dağ köylerinde kışlar çetin geçer, zorluklarla örülen bir yaşam sürerdi. Kar, tipi, ayaz, yağmur, soğuk,
fırtına birbirini izler ve iç içe geçerdi.
Zamanı Doğuran Dağ
€12.00Dağ Kavminin Hikayeleri
Dersim’den Hewraman’a dağ kavminin özgür çocuklarına…
Reviews
There are no reviews yet.