12.00

Zerîlerin direnişi -Güneş kavminin kadın hikayeleri-

74. Fermana uğrayan Êzidî çocuk ve kadınların hatırasına

,
Share

Kadim Êzidî yurdu Şengal, bir coğrafyanın sahip olabileceği en fazla sayıda kutsallıklarla sarmalanmıştır. Her taşa ve dala anlamını ve ritüelini uygulamadan öyle rahat dokunamazsınız. Kurmancî lehçesinde kutsal anlamına gelen pîroz sözcüğü güneşli olan, güneşin değdiği, güneşle birlikte anlamlarına gelir. Kürtlüğün kök hücresi Êzidîlik birçok sembol, iz, sözcük ve anlamı saklayarak bizi köklerimizle buluşturduğu gibi bu kavramın anlamı onların yaşam biçimine dönüşmüştür. Güneşin ışınlarının değdiği her yer kutsanmıştır bu inanca göre. Onlara güneşin çocukları sıfatı boşuna verilmemiş. Yaşam sırları ve gizemleri diye sakladıkları herşey bu kutsallıkların korunmasına dayanır. Kutsalların kaynağı kadınlar, o sırların asıl sahibidirler. Fermanlar ve ataerkil geleneklerin tozları altında tanrıça kültürü tüm heybeti, cesareti, bilgeliği ve güzelliği ile çıkıverir açığa. Rojbîn Deniz fermana tanık olmuş kadınların hikayelerini tüm acıları hissederek dinleyip kaydetmiş ve o tozların altındaki kadim tanrıça kültürünü yansıtmış. Bu önsözü 4 Ekim 2022’de Silêmanî’de katledilen yoldaşımız Nagihan Akarsel’in yazması gerekiyordu. Kitabın yazılış sürecini heyecanla takip etmiş, Rojbîn’i sürekli yüreklendirmişti. Nagihan, egemen devletlerin Şengal’de daha özelde Şengal’li kadınları katletmesinin sebebini onların ‘bizim inancımız gönlümüzde yazılıdır’ diyerek sır diye sakladıkları ahlaki-politik toplum kök hücresi olduğunu söylerdi. Fermanın yarattığı yıkıma rağmen bu kök hücre yaşamaya, demokratik modernite paradigması ile yeni formlar kazanmaya çalışıyor.

Fermana dair yazılmış kitaplardan farklı olarak bu kitapta mağdurların acılarını hissettiğiniz kadar egemen erkekliğe, devletlere, ihanete duyulan öfkeyi, cesareti ve umudu da bulacaksınız. Fermanın üzerinden 9 yıl geçerken bu hikayeleri hatırlatmaya çok da ihtiyaç olan bir dönemdeyiz. Çünkü tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen fermanın faillerinin aklanarak, suçlarının örtbas edildiği zamanlardayız. Êzidî kadınların acılarını ve yaralarını onları psikolojik olarak rehabilite etmeyi salık veren iki yüzlülükle karşı karşıyayız. Direnerek topraklarında kalmakta ısrar edenlerin öldürüldüğü, katliamcıdan hesap sorulmadığı bir dönemde fermanın tüm acılarını iliklerine kadar yaşamış, çığlıkları ve yakarışları kulakları sağır edene kadar acılarını haykırmış kadınların öfkesini, yaşam umudunu daha güçlü hissetmeye ihtiyacımız var. Bu insan olabilmemizin ve insan kalabilmemizin yegane yolu. Êzidî toplumu Kürtlüğün kök hücresi olduğu kadar Êzidî kadınlarının sırları da ilk kadın devriminin hafızası, ruhu ve anlamıdır. Fermanın amacı da bu bağı koparmaktı. Bizlerin Êzidîliğin kendi değerleriyle, kendi topraklarında yaşamasına duyduğumuz ihtiyaç onların bize olan ihtiyacından daha fazla. Ortadoğu’da ikinci kadın devrimini gerçekleştirme hedefiyle mücadele ederken bu direniş hikayeleri yolumuzu gösterir. Dincilik ve milliyetçiliğin ama en fazla da cinsiyetçiliğin en çirkin yüzünü öğreniriz bu hikayelerden. Binlerce yıldır değerlerin nasıl korunduğunu, en uzun süren direniş geleneğini öğreniriz. Ama en önemlisi de Êzidî kadınların Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin etkisiyle kendilerini kırım çemberlerinden kurtarmasının yöntemlerini öğreniriz. Bu kitaptaki hikayeler mağdur kadınların değil, direnerek ayakta kalmış kadınların öyküleridir.

Jineolojî Akademisi

book-author

format

Reviews

There are no reviews yet.

Be the first to review “Zerîlerin direnişi -Güneş kavminin kadın hikayeleri-”

Your email address will not be published. Required fields are marked *